Çarşamba, Mart 16, 2011

2006-2011

Beş yıl geçmiş en son yazıyı yazalı... Genelde bu kadar uzun süreliğine "nadasa bırakılan" bloglar hayalet gemi moduna girerler ama şimdi tekrar canlandırmaya bakıyorum, hadi hayırlısı!

Perşembe, Haziran 01, 2006

Kitap tavsiyesi: Art Incorporated - Julian Stallabrass


Günümüz sanatıyla, özellikle 90'lar sonrasıyla ilgilenen ve İngilizce konusunda sıkıntısı olmayan herkese tavsiye ediyorum bu kitabı. 20.yy sanatı (özellikle 1945 sonrası) hakkında biraz bilgi sahibi iseniz daha da ilginizi çekecektir bu küçük ama doyurucu kitap. Neden doyurucu derseniz, sanat hakkında yazan birçok kişinin aksine lafı ağzında döndürmeyen, doğrudan tespitlerde bulunan ve en önemlisi yazdıkları hem kendi içinde hem de günümüzde yapılan sanatla tutarlı olan ender yazarlardan Stallabrass..

Çağdaş sanatla sadece uzaktan ilgili olan, ama postmodern teori konusunda tanındığı için bu alanda da otorite olduğu varsayılan birçok yazar, son yıllarda çağdaş sanat ile popüler kültürün arasındaki sınırların kalktığını ve bunun iyi bir şey olduğunu söylemekteler. Oysa ki güncel/çağdaş sanatı biraz takip eden biri kazın ayağının öyle olmadığını görür. Video art'ın sinemalarda gösterilmemesinin, birçok fotoğrafçının dev boyutlarda baskılar alıp bunları müze/galeri duvarlarında sergilemelerini; popüler kültürü, kitle iletişim/üretim araçlarını kullanan sanatçıların yaptıkları işlere tasarım, moda, eğlence, vs. değil de sanat denmesini gözardı edemeyiz. Stallabrass, bu konulara değinerek günümüz sanatını, küreselleşme, ekonomik sistemler ve sanat tarihini de göndermeler yaparak büyük uluslararası şirketler ile devletler arasında bir yerde konumlandırmaya çalışıyor. Sanatı yücelten özelliklerden birinin bağımsızlığı olduğundan yola çıkarak, sanatın ticarileşip popülerleşmesinin sonucunda piyasanın gerektirdiğine göre üretimler ortaya çıkacağından bu bağımsızlığı kaybedeceğini savunuyor. Bunun için sanat dünyası kendi içinde ayrı, endüstriyel devrim öncesine benzeyen bir ekonomiye sahip. Sponsorluk kaynağı olan şirketlerin yanısıra sanatı etkileyen diğer bir güç odağı ise sanata destek veren devlet kurumları (özellikle İngiltere, ABD gibi ülkelerde). Devlet kurumları ise sanatı kendi ideolojilerine uygun olarak kullanma eğilimindeler. Dolayısıyla sanat iki güç arasında gidip gelerek bağımsızlığını korumaya çalışıyor. Bunu yaparken iki tarafa da fazlasıyla yaklaşıyor, ancak bu yaklaşmalar ilk bakışta göründüğü gibi birer bütünleşme değil, tam aksine sınırları daha da belirginleştirme etkisi yaratıyor; sanat kendisini iki tarafa da ait olmayacak şekilde sürekli olarak yeniden tanımlıyor.

Kitabın Amazon.com adresi:
http://www.amazon.com/gp/product/0192801651/104-2394412-9052710?v=glance&n=283155

Pazartesi, Şubat 13, 2006

Bir Kara Mizah Örneği Olarak Karikatür Krizi

Karikatür krizinden sonra bu aralar ortalık biraz sakinleşti gözüküyor.. Karikatürleri hala görmemiş olanlar buradan ulaşabilirler.. Doğrusu herşey bir yana, Türk basınının tepkisi beni hayal kırıklığına uğrattı. Bir Allah'ın kulu çıkıp da "Ee ne olmuş yani altı üstü birkaç karikatür, çizildi de ne oldu, kimse için bir tehdit unsuru oluşturdu mu? Oluşturmadıysa bize ne? Hakaret amacından çok İslam putperestliği yasakladığı için bu kadar büyüyen bu tepki putperestliğin ta kendisi değil mi?" demedi. Belki ben dindar olmayan biri olarak bunu daha rahat söyleyebiliyorum ama insanların bir şeylere inanmalarının onları tamamen mantıktan kopuk yaratıklara dönüştürmesi gerekmediği kanaatindeyim. Bizim basının genel tepkisi, Avrupa basınının kışkırtıcı olduğu, Danimarka başbakanının özür dilememesi gibi olaylara yoğunlaşan ve sanki olayın kaynağı bunlarmış gibi gösteren, sokak serserisi 'mantığıyla' verilmiş bir tepkiydi. Halkın ve Arapların tepkilerini, Trabzon'da ne olduğu tam açığa kavuşmayan olayı, 'cahil bunlar' diyerek geçebiliriz belki ama Türk gazetecilerin, hatta karikatüristlerinin bu dar görüşlü bakışları gerçekten düşünen insanların cesaretini kırıyor.. Belki problem kısmen çoğunun cesareti olmaması ama biliyorum ki içtenlikle olayların sorumlusunun tahrik ve hakaret olduğunu söyleyenler çoğunlukta.. Kimse "sorumlu İslam geleneğindeki baskın görüşün çarpıklığıdır" tarzı bir söylemde bulunmuyor.

Olay aslında Orhan Pamuk davasını hatırlattı bana.. Ne yapmıştı Pamuk, 'Türklüğe hakaret' etmişti (edip etmediği hiç önemli değil) ve kanunlara göre bunun cezası hapisti. Karikatür olayında söz konusu olan, sözlü değil, resimli hakaret.. Eh, bir resim bin kelimeye bedel demişler.. Bir de dinin doğaüstülüğü giriyor işin içine.. Daha önce Batı basınında Müslümanlıkla terörizmin bağlantılı, hatta eşdeğer olduğunu iddia eden yazılar çıkmışsa da böyle tepkiler gelmemişti. Bu sefer Muhammed'in imgesinin resmedilmesiydi onları asıl yaralayan.

İslam putperestliği yasaklamıştı, peygamberlerin ve Allah'ın resmedilmemesinin nedeni buydu. Putun sözlük anlamı "Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız nesne, tapıncak, sanem, fetiş" (seslisozluk.com'dan). Anlam aslında biraz daha geniş. Kutsal olarak sayılan şey nesne olmak zorunda değil, sadece bir imge veya fikir de olabilir bu (http://en.wikipedia.org/wiki/Idolatry). Put, değişik şekillerde kutsal sayılabilir: Doğrudan bir tapınma nesnesi/imgesi olarak doğaüstülük taşıyabilir veya doğaüstü bir varlık ile haberleşmede (dua etmede, ritüellerde vs. ) aracı olabilir. İslam gelenekleri buna engel olmak için yasaklıyor kutsal saydığı kavram ve kişilerin resmedilmesini. Amaç inananların bu inançlarının başka yönlere sapmaması..

Bu mantığa göre inanmayan biri Muhammed'i resmederse ne oluyor? Adam zaten inanmıyorsa, kimi inancından saptırıyor? Muhammed karikatürünü gören Müslümanlar karşı konulamaz bir güçle karikatürlere mi tapınmaya başlıyorlar yoksa? Bunun cevabı hayır olduğuna göre neden alınıyorlar? Bu imgelerden bu kadar alınma, tahrik olma insana şu soruyu sordurmuyor mu: Ortada kalem-kağıtla resmedilmiş semboller var. Putperestliği, sembollerin gerçeğin temsilleri değil de gerçekle temas kurmamızı sağlayan aracılar veya gerçeğin ta kendisi olduklarına inanmak olarak özetlersek, bu karikatürler Müslümanlar için, tapınmadıkları ama gazaplarından korktukları birer put olmuyor mu?

Tahrik ve hakaret ha.. Buyrun benden de bir tane --> :-p